Back to Fark Labs Blog

#CONNECT4MOBILITY 2023 – DAYANIKLI VE DİRENÇLİ KENTSEL MOBİLİTE

Dayanıklı ve dirençli kentsel mobiliteye nasıl erişeceğiz?

20. yüzyılda sanayileşmenin hızlanması, kentleşme oranının artması, insan faaliyetleri doğrultusunda doğal ve fiziki çevrenin değişimlere maruz kalması günümüzde kentleri en riskli alanlara dönüştürdü. Yaşadığımız ve gelecekte yaşayacağımız krizlerin üstesinden gelebilmemiz için daha dayanıklı ve dirençli kentler yaratmamız gerekiyor. Sürdürülebilir kentsel gelişmeyle fiziksel, sosyal, ekonomik ve ekolojik risklerin azaltılmasına ihtiyacımız var. Kent ölçeğinde gerçekleşecek bu köklü yapısal değişimin ana bileşenlerinden biri ulaşım. Bu değişimden etkili sonuçlar elde edebilmemizin yolu da planlama, teknoloji ve işbirliğinden geçiyor.

Dayanıklı ve Dirençli Kentsel Mobilite” temalı #Connect4Mobility 2023 etkinliği, kentsel hareketlilik alanında faaliyet gösteren belediyeleri, özel şirketleri, yatırımcıları, girişimcileri ve akademisyenleri bir araya getirdi. EIT Urban Mobility RIS Hub Türkiye’nin 12 Eylül’de düzenlediği bu özel ekosistem buluşması, Avrupa İnovasyon ve Teknoloji Enstitüsü’nün (EIT) desteğiyle, Farplas & Fark Labs koordinatörlüğünde, Sabancı Üniversitesi ve PwC Türkiye ortaklığında hayata geçirildi.

Etkinlik, Fark Labs’in kurucusu Ahu Serter’in açılış konuşmasıyla başladı. Ahu Serter, geçen seneden bu yana Fark Labs’in neler yaptığını ve yakın gelecekte neler yapmayı planladığını dinleyicilerle paylaştı. Bu yılki en önemli gündemlerinin Türkiye’de kentsel hareketlilik alanındaki girişimlerin başarı hikayelerini küresel ölçekte büyütmek olduğunu hatırlattı ve Ocak ayında Fark Labs Michigan’ın açılacağının müjdesini verdi. Türkiye’de kendisini kanıtlamış girişimlerin Avrupa ve ABD’ye açılmalarına yardımcı olacaklarını vurguladı. Ayrıca ABD’de 50 milyon dolar büyüklüğünde bir girişim sermayesi fonu kuracaklarını, dünyayı daha iyi hale getiren girişimlere yatırım yapacaklarını aktardı.

Keynote Röportaj: Mobilitede Dirençlilik ve Dayanıklılık

Fark Labs CIO’su Ömer Hantal, etkinliğin ilk keynote röportajında, Prof. Dr. Haluk Gerçek’e mobilitede dirençlilik ve dayanıklılık konusundaki sorularını yöneltti. Kentsel hareketliliğin geleceğini biçimlendirecek temel ilkeler gözden geçirildi. Haluk Gerçek, dayanıklı ve dirençli kentsel mobilitenin yalnızca afetlere hazırlık için değil sistemlerin normal koşullarda faaliyetlerini sürdürebilmesi için önemli olduğunu belirtirken sağlıklı ve mutlu bir yaşam için bir zorunluluk olduğunu da vurguladı. Afetlere ve krizlere karşı geliştirilecek önlemler konusunda en büyük gücümüzün işbirliği olacağını hatırlattı.

Dayanıklı ve Dirençli Kentsel Hareketlilik Planlaması 

#Connect4Mobility 2023 etkinliğinin ilk paneli yerel ölçekte dayanıklı ve dirençli kentsel hareketlilik planlamasına odaklandı. Marmara Belediyeler Birliği Eğitim ve Projeler Müdürü Görsev Argın’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama Şube Müdürü Cüneyt Çetintaş, doğal afetlerin kentlerimizin önündeki en büyük bekâ sorunu olduğunu ve kentlerimizi olası afetlere hazırlamanın en büyük zorunluğumuz olduğunu hatırlattı. Bu doğrultuda, Sürdürülebilir Kentsel Ulaşım Planı’nın yanı sıra “Dirençli Şehir Kocaeli” projelerini yürüttüklerini belirtti.

Konya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanı Hasan Görgülü, Konya’da bisikletli ulaşım konusunda yaşadıkları zorlukları ve bu zorluklara ürettikleri çözümleri paylaştı. Türkiye’nin ilk Bisiklet Master Planı’nın 2020’de hayata geçirdiklerini, Konya’daki bisiklet yolu ağının 600 kilometreyi aştığını, kentin iç çeperlerinde tamamlanması gereken bisiklet yolları üzerinde çalıştıklarını, dünyada bir ilk sayılabilecek bisiklet tramvayı projesini de tamamladıklarını söyledi. Tüm projelerde de kullanıcı odaklı olmaya özen gösterdiklerini vurguladı.

Bisikletliler Derneği Genel Başkanı Murat Suyabatmaz, Türkiye’de 15 yasa ve yönetmeliği değiştirmek için talepte bulunduklarını ve rehberlik ettiklerini hatırlattı ancak bunları uygulamak konusunda kimi zorluklar yaşadıklarını aktardı. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bisiklet altyapısının ve kültürünün birlikte gelişmesi gerektiğine dikkat çekti. Bisiklet kültürünün gelişmesinin sağlıklı yaşam, temiz enerji  ve sürdürülebilir kentler gibi hedeflere ulaşmak için bir zorunluluk olduğunu anlatan kampanyalara da ihtiyacımız olduğunu söyledi. Konuşmasında ayrıca kriz anlarında kullanıma kapalı olabilecek yollar ve trafik bağlamında bisikletli ulaşımın çok daha kolay ve verimli olabileceğini Japonya örneği üzerinden dinleyicilere aktardı.

Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Veri Analiz Şefi Duygu Karabay Doğan, Gaziantep kent merkezinin depremin vurduğu diğer kentlere göre daha az hasarlı olduğu için göç aldığını, ancak bunun ölçümlenemediğini ve trafiğin buna göre yönetilemediğini söyledi. Kentleri iyileştirme aşamasında ölçümleme yöntemlerinin önemini vurguladı. Verilerimizi dirençli ve dayanıklı kentler için ne kadar sağlama aldığımızın da önemli bir husus olduğunu hatırlattı, belediye binasının depremde yıkılmış olması halinde verilerin yüzde 80’ine yakınını kaybedeceklerini kaydetti. Ayrıca, trafiğin daha iyi yönetilebilmesi ve kriz sonrasında ulaşımın sağlanabilmesi için önceden planlama yapılmasının önemini belirtirken, toplu taşıma filolarının farklı tip yakıt kullanan araçlardan oluşturularak  kriz anlarında enerjiye erişimin kısıtlanabileceği durumlarda bile bu çeşitlilikle ulaşımın belirli ölçüde devam ettirilebilecğeini belirtti. Sözlerini, mevcut teknolojileri her an her şeye hazırlıklı olmamız gerektiğini hatırlatarak bitirdi.

Panelin kaydını buradan izleyebilirsiniz.

Dayanıklı ve Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Teknolojileri 

Fark Labs’den Dr. Burcu Girginer’in moderatörlüğünü üstlendiği ikinci oturumda “Dayanıklı ve Sürdürülebilir Kentsel Hareketlilik Teknolojileri” tartışıldı. Dinçer Lojistik Girişim Komitesi Üyesi Özlem Hocaoğlu Dinçer, Parabol Pazarlama Direktörü Tuğçe Işık, Kadıköy Belediyesi Kent Plancısı Mert Yaman ve Mobiqu CEO’su Selçuk Koçhan oturumun konuşmacıları arasındaydı.

Tuğçe Işık, kentsel hareketlilik alanında veri temelli bir yaklaşımla afet öncesinde ve sonrası neler yapılabileceğini sıraladı. Afet öncesinde farklı afet senaryolarına göre veri tabanlı analizlerin ve modelleme çalışmalarının yapılması gerektiğini vurguladı. Afet sonrasında durum tespitinde farklı teknolojilerin devreye girdiğini, yapılan analizlerin afet koordinasyonunu sağlayan resmi kurumlarla paylaşıldığını belirtti. Kamu-özel sektör ortaklığında ortaya çıkarılan karar destek yapılarının ve senaryo tabanlı çalışmaların kritik önemde olduğuna, şehirlerin özgün karakterlerinin dikkate alınması gerektiğine işaret etti.

Selçuk Koçhan, dayanıklık ve sürdürülebilirlik kavramlarını günümüzde karşı karşıya olduğumuz çoklu krizlerin üstesinden gelebilmenin iki temel unsuru olarak tanımladı. Biyomedikal ürünlerin soğuk taşıma zincirine MobiQu olarak ürettikleri teknolojiyle nasıl katkıda bulunduklarını anlattı. Engelleyici regülasyonların da ancak kamu-özel sektör işbirliğiyle aşılabileceğini hatırlattı.

Özlem Hocaoğlu Dinçer, afet öncesinde ve sonrasında işbirliğinin önemine dikkat çekti. Eylem planlarının ve afet lojistiğinin bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları ve özel girişimlerle birlikte planlanması gerektiğini vurguladı. Dinçer Lojistik’in kurduğu girişim komitesinde lojistik dikeyinde çalışan girişimleri ağırladıklarını, girişimlere destek olduklarını ve girişimlerle birlikte yeni projeler ürettiklerini aktardı.

Mert Yaman, kentsel hareketliliğin en yoğun olduğu ilçelerden olan Kadıköy’de yurttaşlardan destek aldıkları veri sistemleri üzerinde çalıştıklarını söyledi. İşbirliği eksiklikleri nedeniyle toplanamayan verinin yerel yönetim tarafından toplanarak diğer paydaşlara da açılabilmesi için projeler de yürüttüklerini söyledi. Kentsel hareketlilik alanında çalışan tüm kuruluşları, Kadıköy Belediyesi’yle işbirliği yapmaya davet etti.

Panelin kaydını buradan izleyebilirsiniz.

Keynote Röportaj: Kriz Öncesi ve Sonrasında Lojistik 

Oyuncu ve İhtiyaç Haritası Kurucu Ortağı Mert Fırat, “Kriz Öncesi ve Sonrasında Lojistik” başlıklı ikinci keynote röportajda Ahu Serter’in sorularını yanıtladı ve kendi girişimcilik hikayesini anlattı. Mert Fırat, girişimcilik yaklaşımının imece kültüründen, başkalarının derdine ve hayaline ortak olma arzusundan beslendiğini söyledi. Bir yapım şirketi kurup 20’den fazla filmi hayata geçirdikten sonra Moda Sahnesi, Sanat Mahal, DasDas, Mobilet ve IDEMA gibi farklı yapıların kuruluşunda yer aldığını anlattı. Sosyal girişimcilik ve kooperatifçilik alanlarındaki deneyimlerinden bahsetti, 20’li yaşlarında “start-up” ruhuyla, 30’larında da “follow-up” ruhuyla çalıştığını söyledi. Bu faaliyetlerin onu en az sahnede olmak kadar heyecanlandırdığına dikkat çekti. Bugün Türkiye’nin paylaşım noktasına dönüşen İhtiyaç Haritası’nın hikayesini ve İhtiyaç Haritası’nun kurulduğu dönemde sivil toplumun içine girdiği güven krizinin nasıl üstesinden geldiklerini anlattı. Sözlerini bitirirken, 2000-2020 yılları arasında afetlerin yüzde 800 oranında arttığnı, artık bir “afetler dünyasında” olduğumuzu, kriz masalarının şimdilerde her an ihtiyacımız olan bir zorunluluk olduğunu hatırlattı.

Panelin kaydını buradan izleyebilirsiniz.

Dirençli Elektrikli Araç ve Şarj Altyapısı Planlaması

Elektrikli araçların ele alındığı “Dirençli Elektrikli Araç ve Şarj Altyapısı Planlaması” başlıklı son oturum, Fark Labs CEO’su Haluk Akçalı’nın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Ford Otosan Ford Pro Araçları Yöneticisi Barış Işıksaçar, Zorlu Enerji Akıllı Sistemler Genel Müdür Yardımcısı Burçin Açan, Şişecam Yönetim Kurulu Üyeri Prof. Dr. Şener Oktik, TEHAD Kurucusu Berkan Bayram ve E-Şarj Kurucusu Cem Bahar panelin konuşmacıları arasında yer aldı.

Berkan Bayram, elektrikli ve hybrid araç pazarına dair genel bilgileri paylaştı. Pazarın 2025’e kadar katlanarak büyüyeceğini, yalnızca bu yılın ilk yedi ayında Türkiye’de 17 binden fazla elektrikli otomobil satıldığını, yıl sonuna kadar en az 35 bin adet satılacağını, önümüzdeki yıl da bu sayının 60 bine ulaşacağını aktardı. Elektrikli otomobillerin Türkiye’de yaygınlaşmasının önündeki en büyük engelin araç maliyetleri olduğuna, ülkemizde bu otomobillerden KDV, ÖTV ve MTV alındığına dikkat çekti. 

Cem Bahar, e-şarj alanındaki regülasyonun iki sene önce gündeme geldiğini ve regülasyondan önce sektörde yalnızca birkaç oyuncu bulunduğunu hatırlattı. Regülasyondan sonra bu alanda çalışan lisanslı şirket sayısının da 140’ın üstüne çıktığını söyledi. Elektrik altyapısının yanı sıra yazılım, donanım ve otonom altyapılarının da ayrı ayrı konuşulması gerektiğini vurguladı. Sektörün bir açık veri platformuna ihtiyaç duyduğunu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bu platform için çalışmalara başladığını söyleyen Bahar, ulusal bir eylem planının öncelik ihtiyacımız olduğuna işaret etti.

Burçin Açan, bu alanda en büyük ikinci yatırımı Zorlu’nun yaptığını ve yakın geçmişte DC istasyonlar aracılığıyla önce İzmir-İstanbul-Ankara üçgenini birbirine bağladıklarını aktardı. Zorlu’nun sektörün itici gücüne dönüşmenin sorumluluğunu taşıdığını, altyapıya yatırım yapmakla birlikte öncelikli olarak yazılıma yatırım yaptıklarına dikkat çekti. Zorlu’nun 2000 farklı lokasyonda insansız şarj hizmeti verdiğini söyleyen Açan, bu alandaki regülasyonun yeni düzenlenmesinin hem zorluklar hem de fırsatlar yarattığına dikkat çekti.

Barış Işıksaçar, Ford’un hafif ticari araçlar alanındaki öncü rolünü vurgulayarak 2023’ün ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre tam 6 kat daha fazla araç satıldığını, pazar payının ise binde 9’dan yüzde 4’e çıktığını hatırlattı. Bu trendin binek araçlarda olduğu kadar ticari araçlarda da süreceğini, saha araştırmalarının da bunu doğrulardığını aktardı. Ancak maliyet, şarj istasyonu ve menzil tüketicinin satın alma kararlarını etkilediğini söyledi. Ford olarak araçların ekonomik ömrünü uzatmak için Ar-Ge çalışmalarını sürdürdüklerini, sürdürülebilir teknolojilere yatırım yaptıklarını belirtti.

Şişecam’ın elektrikli araçlara ilişkin vizyonunu paylaşan Prof. Dr. Şener Oktik ise elektrikli araçların menzil probleminin araç bataryalarinin geliştirilmesiyle aşılabileceğini vurguladı. Şişecam’ın Ar-Ge düzeyinde yaptığı çalışmalar arasında araçlara entegre edilecek fotovoltaik sistemler olduğunu kaydetti. Türkiye’de henüz mevcut teknolojilere yatırım yapıldığını, yeni nesil teknolojilere de önem verilmesi gerektiğini hatırlattı. Ayrıca elektrikli araçların iklim değişikliğine etkisinin de tartışılması gerektiğini söyledi. Aynı zamanda yerel elektrik üretimiyle sağlanan enerjinin mobilite sistemlerine entegre edilerek  enerji güvenliğinin artırılabileceğini  ve herhangi bir kriz da talep artışı anında sistemlerin işlevlerini sürdürebileceğinin altını çizdi.

Panelin kaydını buradan izleyebilirsiniz.

#Connect4Mobility’nin 2023 edisyonu ilgiyle takip edilen iki keynote röportaj ve üç panelin ardından networking buluşmasıyla sona erdi. Katılan herkese teşekkür ederiz